22 Nisan 2017 Cumartesi

Sevme Sanatı

Sevme Sanatı psikoloji bilimine insancıl yaklaşımın en önemli temsilcilerinden Erich Fromm'un ünlü kitabının adıdır. Yazar bu kitapta sevginin ne olup ne olmadığı hakkında bilimsel bir üslupla görüşlerini paylaşmış.
Bende sizler için Sevme Sanatı kitabından bazı alıntılar aktarıyorum.

Yalnızlık duygusu aşırı huzursuzluk doğurur. Utanma ve suçluluk duygusunun da kaynağıdır. İnsanoğlu her çağda her toplumda bu yalnızlık duygusuyla karşı karşıya kalmıştır ve her zaman onu yenmeye çalışmıştır.İlkel toplumlarda tıpkı bir bebeğin annesini kendi benliğiyle bir tutması gibi doğayla bir tutma vardı ve bu yalnızlığı gidermekteydi. İnsanlık geliştikçe yalnızlığını gidermek için çeşitli yollara başvurdu. Yalnızlıktan kurtulmanın yollarından biriside dinsel törenlerdi. Dinsel törenler herkes tarafından ortak bir şekilde yapıldığından suçluluk ve yalnızlık duyguları yok oluyordu. Fakat bu tür törenlerin yok olduğu bir çağda insanlar alkole ve maddelere sığınıyor.    

Sevebilmek için olgun, yaratıcı bir kişilik gerektiğine göre belli bir uygarlıkta yaşayan kişinin sevebilme yetisi bu çağın bu kişi üzerindeki etkisine bağlıdır.
Tüm uygarlığımız karşılıklı kar sağlayan bir alış-veriş düşüncesi, satın alma açlığı üzerinde yükseliyor.

İnsan kendine karşı duyarlı olmadan yoğunlaşmayı öğrenemez. Bu ne demektir? İnsan her zaman kendisini düşünmeli kendisini "çözümlemeli" mi demektir? Bir motora karşı duyarlı olmaktan söz etseydik, bunun ne demek olduğunu açıklamak hiçte güç olmazdı. Örneğin araba kullanan herkes motora karşı duyarlıdır. Alışılmamış en küçük bir gürültü bile hemen fark edilir. Araba kullananlar yoldaki iniş çıkışlara, öndeki arkadaki arabaların hareketlerine karşı duyarlıdırlar. Başka bir insana karşı duyarlı olma durumunu ele alırsak bunun en iyi örneğini annenin çocuğuna karşı gösterdiği duyarlılık ve uyanıklıkta görebiliriz. Anne çocuğunun bazı bedensel değişikliklerini, isteklerini, huzursuzluklarını, çocuk bunları belirtmeden önce görür duyar. Anne uyanık bir dengelilik içindedir; çocuktan gelecek her türlü anlamlı çağrıya açıktır. İnsanda kendine karşı aynı biçimde duyarlı olabilir. Örneğin insan yorgunluğunun da, isteksizliğinin de farkında olabilir; kendini bu duygulara bırakmak yerine kendine ne oldu diye sorar. Kızdığı üzüldüğü zamanda olur aynı şeyler. Bundan başka içimizden gelen  sese de açık olmamız gerekir; içten gelen bu ses bize, neden huzursuz, üzgün ya da kızgın olduğumuzu bildirir. 

Sevgi yalnız belli bir insana bağlılık değildir; bir tutumdur; kişinin yalnız bir sevgi nesnesine değil bütünüyle dünyaya bağlılığını gösteren bir kişilik yapısıdır.

Birisini sevmek yalnız güçlü bir duyguya kapılmak değildir; bir karardır, bir yargıdır, bir söz vermedir. Sevgi yalnızca duygudan oluşsaydı birbirini ölünceye dek sevmek için söz vermek gerekmezdi. Duygular gelip geçicidir. Eyleme yargı ve karar karışmamışsa o duygunun ölünceye dek süreceğini nasıl bilebiliriz?

Sevgi özgürlüğün çocuğudur hiçbir zaman zorbalığın çocuğu olmamıştır.






Hiç yorum yok:

Yorum Gönder