Bende sizler için Sevme Sanatı kitabından bazı alıntılar aktarıyorum.
Yalnızlık duygusu
aşırı huzursuzluk doğurur. Utanma ve suçluluk duygusunun da kaynağıdır.
İnsanoğlu her çağda her toplumda bu yalnızlık duygusuyla karşı karşıya
kalmıştır ve her zaman onu yenmeye çalışmıştır.İlkel toplumlarda
tıpkı bir bebeğin annesini kendi benliğiyle bir tutması gibi doğayla bir tutma
vardı ve bu yalnızlığı gidermekteydi. İnsanlık geliştikçe yalnızlığını gidermek
için çeşitli yollara başvurdu. Yalnızlıktan kurtulmanın yollarından biriside dinsel törenlerdi. Dinsel törenler herkes tarafından ortak bir şekilde yapıldığından
suçluluk ve yalnızlık duyguları yok oluyordu. Fakat bu tür törenlerin yok
olduğu bir çağda insanlar alkole ve maddelere sığınıyor.
Sevebilmek için
olgun, yaratıcı bir kişilik gerektiğine göre belli bir uygarlıkta yaşayan
kişinin sevebilme yetisi bu çağın bu kişi üzerindeki etkisine bağlıdır.
Tüm uygarlığımız
karşılıklı kar sağlayan bir alış-veriş düşüncesi, satın alma açlığı üzerinde
yükseliyor.
İnsan
kendine karşı duyarlı olmadan yoğunlaşmayı öğrenemez. Bu ne demektir? İnsan her
zaman kendisini düşünmeli kendisini "çözümlemeli" mi demektir? Bir
motora karşı duyarlı olmaktan söz etseydik, bunun ne demek olduğunu açıklamak
hiçte güç olmazdı. Örneğin araba kullanan herkes motora karşı duyarlıdır.
Alışılmamış en küçük bir gürültü bile hemen fark edilir. Araba kullananlar
yoldaki iniş çıkışlara, öndeki arkadaki arabaların hareketlerine karşı
duyarlıdırlar. Başka bir insana karşı duyarlı olma durumunu ele alırsak bunun
en iyi örneğini annenin çocuğuna karşı gösterdiği duyarlılık ve uyanıklıkta
görebiliriz. Anne çocuğunun bazı bedensel değişikliklerini, isteklerini,
huzursuzluklarını, çocuk bunları belirtmeden önce görür duyar. Anne uyanık bir
dengelilik içindedir; çocuktan gelecek her türlü anlamlı çağrıya açıktır.
İnsanda kendine karşı aynı biçimde duyarlı olabilir. Örneğin insan
yorgunluğunun da, isteksizliğinin de farkında olabilir; kendini bu duygulara
bırakmak yerine kendine ne oldu diye sorar. Kızdığı üzüldüğü zamanda olur aynı
şeyler. Bundan başka içimizden gelen
sese de açık olmamız gerekir; içten gelen bu ses bize, neden huzursuz,
üzgün ya da kızgın olduğumuzu bildirir.
Sevgi
yalnız belli bir insana bağlılık değildir; bir tutumdur; kişinin yalnız bir
sevgi nesnesine değil bütünüyle dünyaya bağlılığını gösteren bir kişilik yapısıdır.
Birisini
sevmek yalnız güçlü bir duyguya kapılmak değildir; bir karardır, bir yargıdır,
bir söz vermedir. Sevgi yalnızca duygudan oluşsaydı birbirini ölünceye dek
sevmek için söz vermek gerekmezdi. Duygular gelip geçicidir. Eyleme yargı ve
karar karışmamışsa o duygunun ölünceye dek süreceğini nasıl bilebiliriz?
Sevgi
özgürlüğün çocuğudur hiçbir zaman zorbalığın çocuğu olmamıştır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder